Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Simit

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Simit Resim

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Simit

Evliya Çelebi yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun değil, dünyanın önde gelen gezginlerinden biri. Elli yılı aşkın süre Osmanlı topraklarını gezen ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplayan Çelebi’nin, Osmanlı Saray Mutfağı’nın vazgeçilmezi simitle karşılaşmaması düşünülemezdi. Simidin beyaz undan simid-i halkaya, sonrasında bugünkü simide geçiş öyküsünü bir de ondan dinleyelim.


Simidin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki öyküsü 16. yüzyılda başlar. Evliya Çelebi’nin “araba tekerleği kadar” diyerek bahsettiği ilk simitler oldukça büyüktür. Osmanlı tebaası tarafından “simid-i halka” olarak adlandırılır. Fiyatı 135 dirheme kadar çıkmaktadır.


Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’ne göre 17. yüzyılda simitçi esnafı, diğer unlu yiyecek ve fırıncı esnafından ayrışarak ayrı bir sınıf haline gelir. Bu dönemde simit ununun pahalı olması nedeniyle “simid-i halka”nın yanında “hurda simit” olarak adlandırılan daha küçük simitler ortaya çıkar. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren “halka” yerine bugün kullandığımız anlamda simit terimi kullanılmaya başlanır. Bu dönemde “simid-i halka”nın fiyatı 60 ila 120 dirhem arasındayken, bildiğimiz simidin fiyatı 25 – 35 dirhem arasındadır.


Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde İstanbul dışında Balkan coğrafyasında da simide rastlanır. Çelebi İstanbul dışında ilk olarak Yanya simidinden bahseder. Bunun dışında yine Balkanlarda Niş, Elbasan ve Belgrad’a yaptığı ziyaretlerde de simitten bahseder. Bu simitlerin şekli ve pişiriliş aşamaları İstanbul’daki simitten farklıdır. Balkanlarda simide “gjevrek” ya da “djevrek” denilmektedir. 1930’lardan sonra Balkanlardan İzmir’e göçen göçmenlerle birlikte bu isim İzmir’de gevreğe dönüşür.


Evliya Çelebi eserinde İstanbul simidini Galata ve Kasımpaşa simidi olmak üzere ikiye ayırır. Kasımpaşa simidini Arnavut simidine benzer şekilde tanımlar. Galata’da ise “baharlı simit’den bahseder. Günümüzde baharlı simit hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Ancak baharatlı özel bir simit olduğu tahmin edilmektedir.


Seyahatnâme boyunca başka şehirlerde simide rastlanmaz. Bu nedenle simidi yalnızca İstanbul ve Balkan coğrafyasının bir yiyeceği olarak tanımlayabiliriz.


Seyahatnâmede, 19. yüzyıl İstanbul’unda ünlü olan susamsız Beylerbeyi yassı simidiyle Kadıköy ve Eyüp’ün halka simitlerinden bahsedilmez. Yüksek ihtimalle bu simitler, 17. yüzyıldan sonra ortaya çıkmış simit çeşitleridir.

0 Yorum var

Yorum Yap

Email Adresiniz görünmeyecektir.*